Unuttum Geçmişimi

Unuttum geçmişimi, çırılçıplak geldim sana! Utana sıkıla namaza duran bir günahkâr çocuk gibi öptüm dudaklarını!

Vazgeçtim yalanlarımdan, sürünerek geldim sana!

Kötürüm kalmış bir çocuk gibi koştum bakışlarına!

Edebiyattan tiksindiğim, şiirin yalan, romanın dolandırıcılık olduğuna inandığım anlarda utançtan yerin dibine girerek ilan-ı aşk ettim sana!

Var oluşum, varlığına armağan edilirken bir kez bile kırpmadım gözkapaklarımı… Bir kör nasıl koşarsa GÜNEŞe öyle koştum sana!

Aşk, üç harflik bir kelimeyse üç yüz milyon yıl fısıldadım sana aşkımı!

Olmadı! Olmadı! Olmadı!

* * *

Kavga etmek istemiyorum… Neydi her şeyi bu kadar karmaşıklaştıran? Neden bu kadar acı vermeye başladı her şey? Umutsuzluğa kapıldım, kaybettim geleceğe dönük tüm inançlarımı… Hayal kırıklıklarım büyüdükçe büyüdü…  Anahita’yı öldürürken ne kadar yandı canı Ahura’nın; bunu kimse bilmedi ve önemsemedi! İhanete uğrayan Ahura mıydı yoksa Setiran mı? Bu soruyu kimse sormadı! Ahura tanrı olmanın keyfini sürmek istiyordu, Setiran karşılık değilse bile saygı bekliyordu aşkına, Anahita hiçbir şeyi umursamıyordu! Tapınanı kalmamış bir tanrı gibi büyük bir bunalıma düştü Ahura! Giderek karmaşıklaştı düşünceleri… Üç noktalar “güç noktalar” oldular yine… Ahura bir ağladı mı okyanuslarca ağlardı, ağladı, ağladı, ağladı! Hiç kimsenin umurunda olmadı yüreğinin derinliklerinden kopup gelen gözyaşları!

Neydi her şeyi bu kadar acımasızlaştıran? Bizi yoran, yıpratan ve bunalımlara sürükleyen? Beklentiler giderek düştü, azalan beklentiler arttırdı ruhumda açılan büyük boşluğun genişliğini… Kendi yalnızlığıma sığındım!

Sen beni kurtaracaksın sanıyordum! Çok az beklentim vardı senden, hayattan! Bensiz nefes alamayan bir kadındı tek arzuladığım!

Ömrüm boyunca hep çok çaba harcamak zorunda kaldım ben duyabilmek için “Seni seviyorum…” cümlesini… Yalan da olsa duymak istedim, duymadan yaşayamam, paramparça olurum sandım! Bir insan beklentisiz sevilmez miydi?

Neden beklentisiz sevmek zorunda olan hep bendim? Bir kadın beni, ben çok çaba sarf etmesem de sevemez miydi? O kadar sevilemeyecek biri miyim acaba? Yalnızca ben çaba sarf edersem bir kadın âşık olduğunu söylüyordu bana!

Herkes “Kimsin ki sen?! Her an döner arkamı ve giderim, kaybeden sen olursun!” demişti zaten, blöf de yapmıyorlardı üstelik! Arkalarını dönüp gitmeleri zannedilenden çok daha kolay oldu. Yanıldıkları tek nokta ise benim herhangi bir şey kaybediyor oluşumdu… Gerçekten kaybedecek hiçbir şeyim yoktu!

Giden öldü, öğle ezanı bile beklenmeden gömüldü, yatsıya kalmadı yeni birinin gelmesi! Gelen gidenden farksız değildi çoğu kez! Ne giden biliyordu niye gittiğini, ne de gelen neden geldiğini! Oyuncular değişiyor, oyun aynı kalıyordu! Çok iyi bir yazar olduğuma inanmama rağmen bir türlü değiştiremiyordum senelerdir oynanan bu dandik oyunun senaryosunu! Çok sıkılmıştım! Bunalmış ve daralmıştım! Bu fırtınalı satranç tahtasında artık piyon olmak ağır geliyordu bana!

Sen geldiğinde oyun değişti! Yeniden başladı her şey! Öyle mutlu ederdi ki her sözün beni! Bakışlarının arkasındaki cenneti gördüm! Ama unuttum: Cennetin varlığına sığınmak için cehennemin varlığını kabullenmek gerektiğini! Çok geçmeden cehennemi duydum dudaklarından çıkan büyülü sözlerde!

Bir kez daha anladım, sevilecek bir yanımın olmadığını! Vazgeçilmez olmadığımı, dönüp arkanı gitmenin senin için de hiç zor olmayacağını! “Ne sanıyor ki kendisini?” diye düşünmeye başlaman için çok zaman geçmesi de gerekmedi, “Daha iyisi de var…” düşüncesinin kafana yerleşmesi hiç uzun sürmedi!

Bir kez daha anladım, sevilecek bir yanımın olmadığını! Ancak deliler gibi uğraşırsam, çıkıyor dudaklarından beni mutlu eden o güzel cümleler! Ama uğraşmıyorum artık, ne gücüm var savaşmaya, ne de en ufak bir isteğim artık o güzel sözleri duymaya!

Bir kez daha anladım, sevilecek bir yanımın olmadığını! Mutlu etmek bu kadar mı zor bir insanı?! Herkese kaşı duyduğum nefret her an biraz daha büyüyor içimde! Susuyorum… Kendimi savunamayacak kadar güçsüz hissediyorum şimdi! Sevilmeye layık bir insan olmak için ne yapmalıydım? Nerede hata yaptım? Bilmiyorum! Cevapları kolay ama inanmak istemiyorum!

Hâlâ inatla beni gerçekten sevebilecek tek insan olduğuna inanmak istiyorum! Bir gün beni sevmeye başlayacağını umarak koyuyorum başımı yastığa, belki de her sabah bu yüzden kan ter içinde kötü bir kâbustan uyanıyorum!

Bir kez daha anladım, sevilecek bir yanımın olmadığını! Anahita’yı öldürdükten sonra intihar tek çaresiydi Ahura’nın! Kendi elleri ile yarattığı varlık bile sevmeye layık bulmazken onu, yaratmadıklarından sevgi dilenmekti belki de en büyük hatası!

Kavga etmek istemiyorum… Kavga olsun diye değil bu serzenişlerim! Ama artık tamamen kaybettim umutlarımı! Güçlenmeliyim! Yazmalı, yazmalı ve yazmalıyım! Yine yapayalnız odamda sarılmalıyım ağlamaktan sırılsıklam olmuş yastıklarıma ve ağlamaktan utanmamalıyım yarı alkollü yarı korkak! Başka bir insanın sevgisine muhtaç olduğum için ağlamalıyım bu kez! Ve hiç kimsenin bana bunu verebilecek kadar zengin olmadığını kabullenerek ağlamalıyım!
Gözlerimi kan çanağına çeviren bu gözyaşları uslandırmıyor beni, yine de gözyaşlarımı mürekkep diye çekmeliyim yine dolma kaleme ve yazmalıyım…

Çünkü yazdıklarım güçlendirecek beni! Yazdıklarım bir gün gelecek ve dönüş hızını değiştirecek Dünya’nın! “Rabbim: beni anlamıyorlar! Yalnızlığıma çekilmeliyim!”

Bir gün anlayacaklar farklı olduğumu! Toprağı tırnaklarımla kazıyarak kazandığım güç, bir şamar gibi indiğinde her birinin suratına, anlayacaklar asıl kimin sevilmeye layık olduğunu! Asmayacağım kendimi! Asmayacağım! Ödül olur bu hepinize! Utandırana kadar hepinizi zavallılığınızdan, yazacağım!

Kıyamet de kopsa, kapanmayacak sizinle hesabım!

Bir kez daha anladım, sevilecek bir yanımın olmadığını! Gidiyorum yalnızlığıma, yine bölerek ruhumu bin bir parçaya, kendimi sevmek düşecek payıma! Yine kendime sarılıp hıçkırıklara boğulmak ve yine kendi omuzlarımı öperek dalmak uzun uykulara! Gidiyorum yalnızlığıma, size kalsın sahip olduğunuz o kocaman Dünya! Sevginizi verebilecek daha değerli birileri bulacaksınız nasıl olsa! Kapansın perde, kabul ediyorum bir kez daha yenilgiyi!
Kapansın perde!

Ben oynamıyorum! Ben oynamıyorum! Ben oynamıyorum!

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top