sana nasıl aşık olduğumu anlatmaya kalksam,
gökyüzünde yıldız kalmaz utanmayan…
gözlerinin içine bakarken nasıl utandığımdan bahsetsem
bir tek hakim bile kalmaz idam fermanımı imzalamayan…
ellerimde anlatılmaz bir mutluluğun parmak izleri var
nasıl kenetlendiyse ince narin parmakların parmaklarımla
öyle büyük bir parmaklıkla örtüldü bana baktığında Dünya!
“Ben bu hapishaneye doğru gönüllü tünel kazdım; herkes burdan gitmek için çabalarken..”
Aşk, kocaman bir darbe ile değiştirilen eski bir anayasaya dönerken
dönüp duruyordu etrafımızda tüm hızlarıyla mutluluktan delirmiş melekler…
Ah! Elbette İstiklal!
Elbette damarlarımda gezinen alkol değil, gözlerinden gözlerime akan nağmeler…
Son hızla akarken kalabalık, durdum önünde…
Bir ayet fısıldar gibi kulaklarına
durup dokundurdum günahkar dudaklarımı dudaklarına…
Sonra yaklaşan tramvaya aldırmadan avazım çıkıncaya kadar sustum: “Sana köpek gibi aşığım!”