Zamanı geldi; gideceksin! Önce özgürlüğünün peşine düştün! Yıllardır uğruna savaş verdiğin değerlerin tümünü bir kenara bıraktın!
Zamanı geldi; gideceksin! Neydi yetmeyen, sevgim mi?! Doyumsuzluk… Arayışlar… Heyecan ve saçma sapan bir mutluluk beklentisi sardı dört yanını!
Zamanı çoktan geldi; gideceksin! Önce aynı yatakta iki yabancı gibi uyuyacağız! Sonra günlerce geveleyip ağzında, dayanamayıp vereceksin o kara haberi: “Başkası var!”
Başkası! Yüzü başka, elleri başka, parmakları başka ama en çok da dokunuşları başka! Başkası; başlangıcı olan ama sonu olmayan bir yaşam budalalığı!
Zamanı geldi de geçiyor; gideceksin! Bir kez dokununca BAŞKASInın parmakları tenine, bir kez öpünce BAŞKASI dudaklarını, bir kuyruklu yıldız gibi hızla kayıp çıkacaksın görüş alanımdan!
Onlar güzel, onların ruhlarını örten güzel bedenleri var! Benimse zavallı sevgimden başka sana sunacak hiçbir şeyim yok! Onlar sahte gülücükler sürmüşler yüzlerine süs diye, onlar yalancı, onlar ANLAMAZ SENİ! Onların öpücükleri ISITMAZ TİTREYEN BEDENİNİ!
Seni BAŞKALARINA çeken HEYECAN yerini çok geçmeden suçluluk duygusuna bırakacak! Bir gün aniden, belki tam bir filmin orta yerinde, belki akşam yemeğinde, belki de yatakta uyumaya ramak kalmışken kaçırıvereceksin dudaklarının arasından o felaket haberini: “Başkasıyla YATTIM!”
Zamanı geçti; gideceksin! Yanımda kaldığın her saniye kâr artık! Yanımda kaldığın her saniye içime yağan kaskatı kar artık! Sana her dokunuşum deprem, seni her öpüşüm bambaşka bir yangın!
Zamanı mı şimdi gitmenin?! Daha ben seni sevmeye başlamadım ki! Daha ben sana HİÇBİR ŞEY anlatamadım ki! Daha çocuğuz biz ve ben bu evcilik oyununda bile dul kaldım!
Acıktım, susadım: dudaklarına yapıştım! Dudaklarınla beslendim, dudaklarından sevgini emdim! Ayak parmaklarından başlar saç diplerine kadar öperdim!
ÖPERDİM! ÖPERDİM! ÖPERDİM!
Dudaklarım teninin neresine değse bana sanki VAHİY inerdi! Tenin KUTSAL KİTABımdı! Nasıl paylaşırım?! Nasıl paylaşırım PEYGAMBERLİĞİMİ dışarıdaki o KÂFİRlerle?!
Zamanı mı şimdi gitmenin?!
Çocuk yüzünde mimozalar açardı, küçücük bir kız çocuğuydun seni sevmeye başladığımda! Artık KADINSI bir nefret kusuyor bakışların! BÜYÜDÜN! Büyüdün değil mi?! Büyüdün ve büyülü çocukluk aşkını bir kenara bıraktın!
Sen yalnızdın! Yapayalnız! Kimse görmezken hüznünü, ben yüzlerce km’den eğilip öptüm ıslak kirpik diplerini! Gözyaşlarım tentürdiyot oldu durmadan kanayan yaralarına!
Çocuktun! Durmadan koşar koşar düşerdin! Dizlerin kanardı; ben koşardım! Koşardım öperdim MASUM yanaklarından!
Zamanı mı şimdi gitmenin?! Büyümemeye yemin etmiş bir çocuktum hani ben; kendini çocuk bahçesindeki salıncağın demirine asmış! Hani “Bebeğim…” derdin, bebeğin gibi okşar, bebeğin gibi öperdin! SEVERDİN ULAN, SEVERDİN!
Bazen gece çökerdi; ben kendimi döverdim!
Gece bile ağlardı halime; sen koşar yüzümden damlayan kanı silerdin!
Bazen bitmek bilmezdi gece; ben kendimi yer bitirirdim! Uyanır uyanır da o tatlı uykundan; beni SEVDİĞİNİ söylerdin! Zamanı mı şimdi arkanı dönüp de gitmenin?!
Ama gideceksin; aşka inanan her küçük kız gibi, sen de BÜYÜYECEKSİN!
Sokaklarda büyümez insan, sokaklarda mutlu olmaz! Sen kaybettiğin heyecanı sokaklarda aramaya çıkacaksın! Ben durmadan döveceğim kendimi! Ve soracağım dört duvara “Lanet olsun! Neyi eksik bıraktım?! Hatayı nerde yaptım?!”
Zamanı geldi; kopacak kıyamet! Nasıl da inanmıştım beni hep ama hep seveceğine!
Elbette seveceksin; tatlı bir hayal olarak seveceksin beni, hatırlayınca kendine güleceksin! Yaşadığımız onca MASAL onca RÜYA salakça çocuk oyunları gibi kalacak hafızanda!
Bir BAŞKASInın koynunda uyurken aklına gelmeyeceğim!
ADIMI BİLE UNUTACAKSIN!
Ben hep seni SEVECEĞİM, seni bekleyeceğim; GELMEYECEKSİN! Kutsal tenine bir kez değince ONLARIN ÇAMURLU ELLERİ bir daha asla eskiye dönemeyeceksin!